CHP Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez İdare Şurası (MYK) toplantısı sonrası genel merkezde basın toplantısı düzenledi.
Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
‘Talih lakin hazırlıklı zihinlere güler’
Geçtiğimiz ay Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Karadeniz’de tansiyon, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana, hiç olmadığı kadar arttı. Türkiye savaşı bir kenara bıraktı, Rusya’dan, Ukrayna’dan ithal ettiğimiz, ayçiçek yağlarını taşıyan gemileri, ülkeye getirebilmek için uğraştı. Bağıra çağıra gelen bu savaş çıktığında ise sarayın kibirlisi Afrika seyahatindeydi. Hiçbir tedbir almadığı, bu krize de hazırlıksız olduğumuz ortaya çıktı. Çinlilere atfedilen bir diğer meşhur kelam daha var. ‘Kriz, tıpkı vakitte fırsattır’ lakin krizlerin fırsat olabilmesi için, aşikâr bir hazırlık da şart… Zira ‘talih, lakin hazırlıklı zihinlere güler.’ Bunu yaşadığımız her krizle ve akabinde kaçan fırsatlarla esasen gördük.
‘Saray sosyetesine üç yerden maaş bağladı’
Bugün 14 Mart Tıp Bayramı ve bu manalı günün arifesinde, Erdoğan çıktı hekimlerimize, ‘varsın gidiyorlarsa gitsinler biz de üniversiteleri yeni bitiren hekimlerimizi buralarda istihdam ederiz; gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri hızla davet ederiz, buralar boş kalmaz’ dedi. Afganlı, Suriyeli sığınmacıları buyur eden Saray’ın kibirlisi, bu ülkenin yetişmiş hekimlerine, gencecik evlatlarına ‘git’ dedi. Erdoğan sürücüsünü vekil, rüşvetten aklanmamış bakanını büyükelçi, pehlivanını banka yöneticisi, damadını bakan atamayı bildi. Saray sosyetesine bir değil iki üç yerden maaş bağladı, ancak hakkını istedi diye, memleketin güzel yetişmiş, nitelikli, namuslu, liyakatli insanlarını, kapıya koymaya kalktı. Böylesine bir kibir, böylesine bir nobranlık, okumuş insanlara duyulan haset, dünya üzerinde ne görülmüştür ne de duyulmuştur… Sıhhat çalışanlarının maaş ve çalışma kaideleriyle ilgili iyileştirmeleri içeren bir düzenleme, birkaç ay evvel Meclis’e sunulmuştu. Sonra ne olduysa oldu Saray’ın talimatıyla geri çekildi. ‘Düzenleme 14 Mart’a yetiştirilecek’ denildi. Bu da palavra çıktı.
‘Kitabın ismi ‘Kasada No Papel’ olmalıydı’
Damat, ‘bu ülkede her şey olabilirsiniz lakin rezil olamazsınız’ kelamına inanmış. ‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ kelamına fazlaca itimat etmiş. Kitap yazmış. Milletle alay eder üzere ismini da ‘Burası Çok Önemli’ koymuş. Bu kitabın ismi ‘kasada no papel’ olmalıydı. Madem ismini ‘Burası Çok Önemli’ koymuş, umarım Merkez Bankası’nın art kapısından çıkarıp, kendisine bağlı kamu bankaları eliyle sattığı, ‘128 milyar dolar nerede’ kıssasını de kitabında yazmıştır. Kayınpeder ve damadın buharlaştırdığı 128 milyar dolar yüzünden, ülkemizin döviz kasası 70 sente muhtaç. 10 Mart itibariyle, TCMB’nin döviz kasası 55 milyar dolar açık veriyor. Kuzeyimizdeki savaşa bomboş kasayla yakalandık. Tekrar bu savaşa rekor üstüne rekor kıran bir enflasyonla yakalandık. Türkiye, şubatta yüzde 50’yi aşan enflasyonla, Arjantin’i solladı, G-20’nin ve OECD’nin enflasyon şampiyonu oldu. Şu an, dünyada en yüksek enflasyona sahip 8. ülkeyiz.
‘Benzin mazot fiyatları yakar top oldu’
Yıl başında taban fiyata yapılan yüzde 50 artırım, daha birinci iki ayda açlık sonunun altına düştü. Her vakit söylüyoruz, ‘mühim olan cebinizde kaç para olduğundan çok, o parayla ne alabildiğinizdir.’ Şu anda en büyük banknotumuz 200 lira. 200 liralık banknot, Ocak 2009’da tedavüle çıktı. Birinci çıktığında bu 200 lirayla; 40 litre ayçiçeği yağı alınıyordu, artık 6 litre bile alınamıyor. Birinci çıktığında bu 200 lirayla; 90 paket makarna alınıyordu, artık fakat 20 paket alınabiliyor. Birinci çıktığında bu 200 lirayla; 12 kilo dana eti alınıyordu, bugün 2 kilo alınamıyor. Birinci çıktığında bu 200 lirayla; mutfağa 5 tane 12 kiloluk tüp gaz alınabilirken, artık tek bir tane bile alınamıyor. 12 kilogramlık mutfak tüpünün fiyatı 300 liraya dayandı. Lakin en beteri akaryakıtta, mazotta. Birinci çıktığında bu 200 lirayla; 1,5 depo akaryakıt, 2 depoya yakın mazot alabiliyorduk, bugün birebir 200 lirayla, 10 litre bile yakıt alınmıyor, 200 liralık yakıt koyuyorsunuz, deponun ışığı sıkıntı sönüyor. İşe iki sefer gidip gelince, akaryakıt ışığı yeniden yanıyor. Akaryakıt mazot fiyatları yakar top oldu, kimse elinde tutmak istemiyor. EPDK Lideri televizyonlarda fiyatları duyuran EPGİS’i vatandaşı yanıltmakla suçluyor. Kabahat duyurusunda bulunacaklarını söylüyor. EPGİS de ‘buyurun başvurun, kimin gerçek kimin yanlış söylediği aşikâr olsun’ diye rest çekiyor. O mu yaptı, bu mu dedi, kıymetli değil. Sonuç: Pompada mazot 23 lira akaryakıt 20 liranın üstünde.
‘Taze Bakan’ın anlaşılan haberi yok’
Yeni Tarım Bakanı da eskisi üzere çıktı. Bakanlık mesleğine kendinden evvelkini aratmayan açıklamalarla giriş yaptı. Yerli ve ulusal üretimi ve üreticiyi desteklemek, bu bakanın da aklında yok. Afrika’nın ‘kuzeyinde olmasa bile güneyindeki bakir alanlarda’ ziraî üretim planlarını anlatıyor. Güya bu ülkenin toprağı bitti. Çiftçisi yok. Bu ülkenin toprağı da var, çiftçisi de var ancak aşikâr ki onları düşünen bir hükümeti bir tarım bakanı yok. Beyefendiler Antalya’dan İstanbul’a, meyve sebzeyi ucuza taşımayı beceremiyor, Afrika’da mal ürettirip Türkiye’ye taşımaya kalkıyor. Taze Bakan’ın anlaşılan haberi yok, akaryakıt fiyatlarındaki günlük artışlara, üretici de nakliyeci de yetişemiyor. Artık eserin fiyatı Hal’den çıkıp pazara giderken yolda değişiyor.
‘Türk Telekom apar topar birileri için kılçıksız balığa mı dönüştürülüyor’
Biz Talan İstanbul’un parasını ödemeyeceğimizi söylediğimizde, ‘söke söke sizden bu paraları, memleketler arası tahkim yoluyla alırlar’ diyen Erdoğan, Telekom’da kulağının üstüne yatmış. Siz nasıl devlet yönetiyorsunuz ya? Hiç mi devlet terbiyesi görmediniz? Diğer bir ülkede olsa hem ulusal hem memleketler arası mahkemelerde, bunu yapanın burnundan fitil fitil getirilirdi, ancak bıraktık hesap sormayı, Erdoğan temettüleri alıp kaçanı sarayında ağırladı. Allah Aşkına Türk Telekom’un geçmişten bugüne, idare heyeti üyelerine bir bakın. Cumhurbaşkanı Yardımcısı mı dersiniz, Cumhurbaşkanı Genel Sekreterleri mi dersiniz, Cumhurbaşkanı danışmanları mı dersiniz, bakan yardımcıları mı dersiniz, hatta Nebati Bakanın bile yolu, Türk Telekom’dan geçmiş… Artık 2026’ya az bir müddet kalmışken, Erdoğan şahsım hükümeti için de artık yolun sonu görünmüşken, Varlık Fonu Türk Telekom’un yüzde 55 payını, 1 milyar 650 milyon dolar kredi kullanarak bankalardan devraldı. Neden artık? Devlete iadesine 4 yıl kalmışken, Varlık Fonu paraya sıkışmışken, fon borçlandırılarak bankalar mı kurtarıldı? Yoksa hata mahallinde kanıt mi karartılacak? Ya da seçimlerden çabucak evvel Türk Telekom apar topar, birileri için kılçıksız balığa mı dönüştürülüyor? Kime, neyin kelamı verildi? ‘Miri malı balık kılçığıdır’. Yutulmaz. Yutmaya kalkanın boğazına takılır. Türk Telekom özelleştirmesi, iktidara geldiğimizde hesabı sorulacak birinci işlerden biri olacak. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın”
‘Akşener son derece hakikat söylüyor’
İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, cumhurbaşkanı adayına ait “Adını bile bilmediğiniz derleyici toplayıcı bir aday çıkaracağız” kelamlarının ‘İYİ Parti için CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına kapıların kapandığı’ biçiminde yorumlandığının anımsatılması üzerine Öztrak, “Soru YETERLİ Parti Genel Lideri Akşener’in söylediklerinin tamamını yansıtmıyor. Bu söylenenlerin çabucak girişinde diğer cümle daha var. Bir giriş var. Sayın Akşener burada diyor ki ‘hem TBMM’yi hem cumhurbaşkanlığını alacağız.’ Son derece de gerçek söylüyor” dedi.
Öztrak, bir soru üstüne “Bizim partimizde hiç kimse hiçbir anneyi tehdit etmez. CHP, bu ülkedeki tüm annelere saygılıdır. Anneler bizim başımızın tacıdır” dedi.
‘Milletimiz bunların ne yaptığını gördü’
AKP ve MHP’nin hazırladığı Seçim Kanunu teklifi ile ilgili soru üzerine Öztrak, “Eğer iş başında bir hükümet seçim maddeleri ile oynamaya başlamışsa sonunun geldiğini anlamış demektir. Ne yaparlarsa yapsınlar milletimiz bunların ne yaptığını gördü, notlarını verdi, bir an önce konutlarına göndermek için de sandığı dört gözle bekliyor. Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan” diye konuştu.
