Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal, Habertürk televizyon kanalında yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı‘nın sorularını yanıtladı.
“Türk Milleti’nin cumhurbaşkanı adayı ile ilgili beklentisinin 3 ölçüsü var; 1) 20 yıllık AKP periyodunda sorumluluğa ortak olmamış olmak, 2) Seçilebilirlik, 3) Seçim sonrası 20 yılda AKP tarafından ‘devr-i sabık’ muamelesine maruz kalan TC Devleti’ni kurucu bir ruhla tekrar tesis etme yetisi” paylaşımıyla ilgili Altaylı’nın sorusuna Gültekin Uysal şu cevabı verdi:
“6’lı masadaki bireyleri maksat alarak söylemedim. Son tweetimin öncesi var. Türkiye’de kendisini muhalefette konumlamış değerli bir muhalefet kitlesi var. Sürecin tanım ettikleri var. Hele hele masada birlikte oturduklarımı maksat alacak kelamlar değil. En nihayetinde kendilerini kastetmediğimi söz ettim. O noktada sorun yok. Siyasetin içindeyiz. Biz de 70 yıllık hareketiz. Yeri gelir 70 yılın hesabı sorulur. Kendileri de açıklıyor ‘eğer bir sorumluluk düşüyorsa kabul ediyoruz’ diyorlar. İşin sahibi sayın Erdoğan’dır. O sürecin içerisinde isimleri merkeze alarak kıymetlendirme yapmadığımı da kendilerine söz ettim. Onlar da benim beyanımı temel olarak kabul ettiler.
Bu çeşit birliktelikler aritmetik toplam değil; kimyanın oluşması. Kelamımızı her vakit gücümüzü mucibince sözler. Türkiye travmatik bir devir içerisinde. Bugün demokrasi, hukuk ve laikliği ulusal güvenliğin şemsiyesi olarak değerlendiriyorum. Irak ve Suriye üzere iki çökmüş ülkeye komşuyuz. Bütün bunların maliyetini yaşıyoruz. Bütün aksiliğe karşın Türkiye Islahat Fermanı ile eşitlik hukukunu kurmuş. Kıymetli uzaklıklar almışız. Elbette 27 Mayıs üzere süreçler de yaşanmış. Biz temel bedelleri temel alıyoruz.
‘Sayın Davutoğlu’nun bir serzenişi oldu’
Sayın Davutoğlu’nun bir serzenişi oldu. Elbette her partinin bir siyasi geçmişi var. Bütün sorunları konuştuk. Bir tartışma ve olumsuzluk olmadı. Uygar insanlarız. Sorumluluk hissiyle hareket ediyoruz. Kendi tasalarını lisana getirdi. İktidara itirazı olan kitleler var. İktidardan kopmuş lakin temayülleri netleşmemiş kitleler var. O kitlelerin kaygılarından bahsedildi. Ben bu türlü yorumladım.”
Uysal’ın açıklamalarından öbür ayrıntılarsa şöyle:
‘Muhalefete muhalefet etsin diye kurulan partiler var’
Kendi ismimize, durduğumuz noktada ahbap-çavuş içerisinde siyaset belirlemiyoruz. Partilerin konseyleri var. Sayın Erdoğan vakit zaman Menderes’i referans verir. Bugün CHP ile niçin buluşuyorsunuz diye soruyorlar. Temel münasebetlerimizi anlatıyoruz. Biz masa etrafında temel prensiplerimiz ülkenin birliği, beraberliğini başarabilmek. Siyasal operasyonlar periyodu vatandaşta güvensizliğe sebebiyet veriyor. Muhalefete muhalefet etsin diye kurulan partiler var. Biz asla ve kata buna müsaade vermeyiz.
‘Sandık, seçim güvenliği konusunda toplumun geniş kesitlerinde kaygı var’
Biz siyasi partiler kendi programı gayeleri var. Türk demokrasisinin oksijeni tükenmek üzere. Değişen siyasi rekabet iklimi, kuralları, farklılıklara karşın siyasi partilerin ortak paydada çaba etmesini gerektiriyor. Her geçen gün maliyetin millet aleyhine olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin iklim değişikliğine muhtaçlığı var. İklim değişikliği yaşamadan milletlerarasında, bölgesinde yaşama bahtı yok. Elbette bu olağan rekabet devri değil. Seçime kadar daha da kutuplaşacağını görüyoruz. Türkiye 6 Mayıs 2018 tarihinde hangi saikle İstanbul seçimini iptal ettiğini biliyoruz. Sandık, seçim güvenliği toplumun geniş bölümlerinde kaygı duyuyor.
Farklı tonlamalar iktisattan başka siyaset alanlarına kadar. Suriye sorunu sorunlar yumağına dönüştü. Konut piyasasına bakalım. İktidara karşı fevkalade özgüvensizlik var. Türkiye’ye dönük ulusal güvenlik telaşlarımız var. Elbette sığınmacılar geri gitmeli. Kendi vatanlarında huzur ve refah içinde yaşamalı. Senkronize işleyecek süreçler tabi. Toplumdaki itiş kakış. Hatay Belediye Lideri feryat etti. Hatay çok hassas bölge. Kilis üzere kendi nüfusunun üzerinde Suriyeliyi ağırlamak durumunda kalmış bölgeler var. Toplumda Suriyeli cadı avı yapar üzere peşine düşmek değil, devlet aklı işleterek tahlil üretmek. Türkiye pek çok kriz yaşadı. Maalesef ne krizler çıkarken, ne çözerken. Sayın Erdoğan’ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili onlarca kelamı. Lakin yargılama hakkını kendi kelamlarının hilafına feda edildiğini görüyoruz.
‘Seçilme yetisi, potansiyeli yüksek olan aktör’
Öncelikle aday belirleme, siyasi kararlar alma hem strateji problemi hem de zamanlaması var. Sıcak atmosfere girmeden bunları konuşursak işin içinden çıkamayız. İttifaklar geçmişte hülle yoluyla oluyordu bugün resmi çerçevesi var. Son olarak iktidarın yaptığı değişiklik var. Türkiye’nin sorunu iktidar değil iklim değişikliği. Vasıfları bunlar olmalı. İsimler üzerinden değil de nitelikleri üzerinden, koşulların icbar ettiği şeyler üzerinden. Türkiye’nin hangi kaidelerde siyasi, iktisadi, toplumsal kaidelerde seçim atmosferine gireceği belirli değil. Seçilme yetisi, potansiyeli yüksek olan aktör. Bu süreci yönetecek zihin genişliğine sahip başkan profili. Bir artırım tsunamisi içerisinde, fakirleştiği, orta sınıfın gelecek hayali kuramadığı Türkiye var bugün. Bu niteliklere sahip siyasi akılla bütün bunlar kıymetlendirilir.
‘Sert laikliği, dışlayıcı, dayatmacı bir anlayışla birileri din düşmanlığı olarak dayattı’
Dini referanslı, muhafazakar referanslı AK Parti periyodu laikliği artık bir toplumsal talep haline getirdi. Hukuk, demokrasi, laiklik ulusal güvenlik şemsiyesi bu ülkenin. Vakit zaman sert laikliği, dışlayıcı, dayatmacı bir anlayışla birileri din düşmanlığı olarak dayattı. Birileri bunun propagandası yaparak din düşmanlığı yapılıyor dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin en değerli ayrıştırdığı konu vatandaşlık temelini kurabilmiş olması. Irak ve Suriye’de etnik yahut mezhebi referansla haklara sahibiz. Ancak biz o denli değiliz. Temel maksadımız çoğulcu demokrasiyi kurabilmek.
Osman Kavala oradan yargılanan beşerlerle fikrinden uzak bir halde biz hukuku merkez almak zorundayız. İktidar partisi Seyahat olaylarını çok derinden anlamlandırdı. Bu dava üzerinden siyasal iklimi daraltmak, bir gözdağı vermek, alanları daraltmak için yargının aparat haline getirildiği. Sıralı davalarla birinden beraat etmiş kişiyi adeta düşman hukuku uyguladınız. Bu vicdanları yaralıyor. Türkiye’nin bu sarmaldan, fasit daireden çıkması lazım.”
