HDP Küme Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Bayan Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na açılan kapatma davasına reaksiyon gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ülkemizi bayana şiddet ve bayan cinayetleri ayıbından kurtarmakta kararlıyız” kelamlarını anımsatan Beştaş, “Bu ayıbı yaratan kim? İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken kim? İktidarda olan kim? Bayana yönelik şiddeti legalleştiren telaffuzlardan hiçbir biçimde kaçınmayan kim? Bu ayıbı yaratan sizsiniz. Ayrıyeten bayan cinayetlerini ve bayan sorunu ‘ayıp’ olarak nitelendirilemez. Bayana yönelik şiddet de cinayet de kırım siyaseti da politiktir” dedi.
HDP Küme Başkanvekili Meral Danış Beştaş, TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Beştaş, “İşkence yapanın soruşturulmadığı, cinayet yapanın soruşturulmadığı; lakin cinayet ve azap haberlerini yaptığı için soruşturulan, haklarında dava açılan, ceza alan beşerler var. İktidarın sıkıntısı; azap yapılması, cinayet işlenmesi değil bunun kamuoyuna yansıtılmasıdır. İktidarın, en büyük endişelerinden bir tanesi gerçeklerdir, zira gerçeklerle büyük sorunu var. Karartma siyasetinin ve siyasetinin, istibdat rejiminin bir başka çıktısı da partimiz hakkında açılan kapatma davasıdır. Partimize düzmece, palavra, mesnetsiz tezlerle kapatma davasını devam ettiriyor. Cezaevlerini örnek verecek olursak, yönetmelik çıkarılıyor. Cezaevinde yaşananların artık dışarı yansıması engellenmek isteniyor. Çıkacak cenazeyi nasıl karartacaksınız?” dedi.
‘Enflasyonla gayret bu tekniklerle mümkün değil’
Ekonomik krize ve TÜİK datalarına değinen Beştaş, “Enflasyon yüzde 150’yi buluyor. TÜİK marifetiyle bunu düşük göstermeye çalışıyorlar. Bağımsız kurumlar bunu açıklamasın, diye yasa çalışması yapılıyor. Güya enflasyonu TÜİK düşük gösterince, enflasyon düşmüş oluyor. İnsanların cebine daha fazla para giriyor. Türkiye tarihinde görülmemiş bir enflasyonla uğraş bu tekniklerle mümkün değil” dedi.
‘Kamu faydasına çalışan derneği neden kapatmak istersiniz’
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na dava açılmasına reaksiyon gösteren Beştaş, “Kadın yönelik şiddet bir kırım düzeyine geldi. Ancak bayana yönelik şiddetle çaba etmek yerine, bayana yönelik şiddetle çaba eden kurumları maksat alıyorlar. Bayan Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik bir dava açıldı. Dehşet verici. Kamu faydasına çalışan derneği neden kapatmak istersiniz. Zira cinayetlerin üstünü kapatmak istiyorsunuz” dedi.
‘Kadın cinayetlerini ‘ayıp’ olarak nitelendiremezsiniz’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ülkemizi bayana şiddet ve bayan cinayetleri ayıbından kurtarmakta kararlıyız” kelamlarına karşı Beştaş, “Bu ayıbı yaratan kim? İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken kim? İktidarda olan kim? Bayana yönelik şiddeti legalleştiren telaffuzlardan hiçbir biçimde kaçınmayan kim? Bu ayıbı yaratan sizsiniz. Ayrıyeten bayan cinayetlerini ve bayan sıkıntısı ‘ayıp’ olarak nitelendirilemez. Bayana yönelik şiddet de cinayet de kırım siyaseti da politiktir. Bu dünyanın her yerinde bayan hak savunucularının üzerinde durdukları unsurdur. Bayan cinayetleri bir ferdî sorun yahut ayıp olarak nitelendirilemez. En ağır hatalardan bir tanesidir” dedi.
‘Ankara, İstanbul, İzmir duymuyor’
Hakkari’de kolluk güçlerinin açtığı ateş sonucu vefatlar olduğunu belirten Beştaş “Ankara duymuyor. İstanbul duymuyor. İzmir duymuyor. Geçtiğimiz hafta Tahsin Yalçın katledildi. Bu kaçıncı” reaksiyonunu gösterdi.
‘Ellerinde diğer gereç kalmadı’
Pençe Kilit operasyonuna da değinen Beştaş, şöyle devam etti:
“Sınır ötesi operasyon haberleri var, bütün kanallarda birinci haber olarak. ‘Yıkacağız bitireceğiz, öldüreceğiz.’ Her zamanki hezeyanla; neredeyse alfabede harf kalmadı operasyon isimleriyle. Sorun çözüldü mü? Kürt sıkıntısı çözüldü mü? Demokratik bir sistem oturdu mu rayına? Hayır. Yoksulluğu, açlığı, işsizliği, bu cinayetleri örtmenin yolu, savaş siyasetini devreye sokmak. Beşerler sofrasında ekmek olmadığını düşünmesin diye, hudut ötesi operasyon güzellemeleri ile bu devam ettiriyorlar.
Bu periyodun diğer özelliği de var. Türkiye, Ukrayna ve Rusya ortasında arabuluculuk yapıyor. Dışarıda bir barış havarisi kesildi. Orada barış elçiliğine soyunan Türkiye, burada Kürt düşmanlığı ile aslında hiç de barış elçisi olmadığını ilan ediyor. Bu operasyonların sayısını hiç açmayacağım lakin bu problem yalnızca Kürtlere ziyan vermiyor. İmkan olsa da tek tek bütün yurttaşlara anlatmak istediğim en temel hususlardan biri. Bu savaşın sonuçlarını 84 milyon insan iliklerine kadar yaşıyor. Her şeyden evvel manevi olarak yaşıyor. Bir ülkeyi düşünün daima tamtamlar çalıyor. Nedir bu? Toplum üzerinde ağır baskıdır. Başka yandan bu savaş siyaseti artırım olarak yansıyor. Bu savaş siyasetinin yediği, hiç ettiği ekonomik maliyeti daima söz ediyoruz. Türkiye toplumuna ‘aç kalın’ lakin ‘biz savaş siyasetini devam ettiriyor, destekleyin’ diyorlar. Zira ellerinde öbür materyal kalmadı. Kürt sıkıntısını barış içinde çözebiliriz. Bu çatışmayı yaratan iktidarın siyaseti ve devlet yaklaşımıdır. Bu politikayı alkışlamayalım. Biz savaş tezkerelerine her vakit karşı durduk. Zira biz içeride dışarıda ve Ortadoğu’da barış siyasetini yürütülmesini savunuyoruz.
Şu anda kriz değil, çöküş yaşıyoruz. Savaş sebeplerinden biri çöküştür. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Borç Kırılganlığı Raporu’na nazaran Türkiye yüksek riskli ülke kategorisine girdi. Açlık tehlikesi o kadar hayatımıza girdi ki çöpten yiyecek toplayan beşerler hayatın olağan seyri içine giriyor.
Canımı en yakan haberlerin başında okula giden çocukların açlıktan bayılmasıydı. Öğretmenler çocukları bayıldıktan sonra hastaneye götürüyorlar, bir evvelki gün yemek yedikleri tespit ediliyor. İşte dram budur.”
